Enflasyonla Mücadele
Yapılacaklarla ilgili açıklanan kararların psikolojik etkisi mutlaka olacaktır. Ancak matematik olarak enflasyona etkisi sınırlı kalacaktır.Önce teşhisi doğru koymak lazım…
Şu anda yaşadığımız enflasyon ağırlıkla maliyet enflasyonudur. ÜFE (Üretici fiyat endeksi) yıllık yüzde 46.15 artış gösterirken, TÜFE (Tüketici fiyat endeksi) yüzde 24.52 artış göstermişse; ÜFE’nin baskısı ile TÜFE’nin tetiklenmesi kaçınılmazdır ve bu durumda fiyatlar seviyesi gönüllülük esası ile düşemez. Bir müddet düşermiş gibi olur, daha sonra da üstüne koyarak yükseliş devam eder. Ya da “önce bindir, sonra azıcık indir” uygulamalarını sıkça izleriz.
Aşağıda ayrıntılı anlatacağım şekilde, perakendecilerin yıllardır uyguladıkları kampanyalar günlük faaliyetler içinde sıradan bir iştir.
Tedarikçilere gelince; maliyetler zorlamasına rağmen fedakarlık yapanlara rastladığımız gibi, kur artışını istismar ederek hakedilenin üzerinde fiyat artış talebinde bulunanları da görüyoruz. Ve ben bu ikinci grup için “fırsatçılar devrede” başlıklı bir yazı kaleme almıştım, ‘enflasyonla mücadele’nin gönüllüsü bir yurttaş olarak. Ancak boşa kürek çekmeyi de zaman kaybı olarak görmekteyim. Dolayısıyla bu tavırda olanların, bırakınız fedakarlık yapmalarını, fiyatların aşırı ve haksız şişmesini önlemeleri bile yeterli görülmelidir.
İki ay önce İsviçre menşeli bir diş fırçasını 20 TL ye almıştım. Geçen hafta almaya gittiğimde fiyatın 35 TL olduğunu gördüm. Vatandaşa bir defada yüzde 75 zammı reva gören satıcı, yüzde 10 indirim yaparak ‘enflasyonla mücadele’ye destek vermiş mi olacaktır?
Bazılarına göre hesaplar ‘1 dolar 7 lira’ya göre şekillendi. Bu ithalatçılar ve doları bahane eden fırsatçılar listeleri buna göre hazırladılar.
Peki şimdi ne oldu?
Dolar 5.60 TL ye indi. Daha da düşme ihtimali vardır. Bu firmalar önce fiyatlarını yüzde 20 düşürüp normal raf fiyatlarına dönmeliler ki, daha sonra ‘enflasyonla mücadele’ adına yapacakları yüzde 10 indirimin anlamı olsun.
Daha azı kesmez!
Dolayısıyla perakendecilerin hangi fiyat üzerinden indirim yapacakları açık değildir. İzlendiği gibi bazı istisnalar dışında ‘Enflasyonla Mücadele’ kampanyasına gösterilen ilgi büyüktür. Çünkü son aylarda yüzde 40- 50 zam almış ürünlere, yüzde 10 indirim kolay üstlenilecek bir fedakarlıktır.
Ancak fiyat artışlarında hassas davranan bazı perakendecilerin, büyük oranlarda indirim kampanyaları da 40 yıldır ara vermeden devam ediyor zaten. Örneğin Migros Eylül ve Ekim aylarında; tüm bakliyat çeşitlerinde, tüm makarna çeşitlerinde, tüm meyve sebze çeşitleri ile tüm taze ve donuk kasap ürünlerinde yüzde 25, tüm bebek bezlerinde yüzde 20, tüm tuvalet kağıtlarında yüzde 20, tüm çamaşır deterjanlarında ve bulaşık makinesi ürünlerinde yüzde 25, tüm traş makinesi ve bıçaklarında yüzde 40, tüm pillerde yüzde 40, tüm şampuanlarda yüzde 40, birçok kişisel bakım ürünlerinde yüzde 50 indirim uygulamasını sürdürüyor. İşte indirimin katmerlisi budur…
Bu kadar mı?
Bir ayda; 600 civarında üründe daha yüzde 25-30 arası indirimler uyguluyorlar.
Hal böyleyken, rakip durumundaki şirketlerin hareketsiz kalmaları düşünülebilir mi?
Onlar da en az 100-150 üründe indirim kampanyaları düzenlemekteler.
Bunların hiç birisi son günlerin kararı değildir, rutin uygulamalardır.
Dolayısıyla Anadolu’da normal zamanda 16 sayfa insert uygulaması olan bir perakendecinin “100 üründe yıl sonuna kadar en az yüzde 10 indirim” açıklaması ile ‘Enflasyonla Topyekun Mücadele’ logosunu dükkana asması, rutinin dışına çıktığını göstermez.
İndirim Marketlerine gelince; brüt kâr oranı yüzde 17, gider oranı yüzde 13 olan bu formatın raf fiyatları aynı zamanda dip fiyatlarıdır. Normalde yüzde 5 indirim payı bile yoktur. Bu kampanyaya katılabilmeleri için indirimin tamamını üreticiden almak zorundalar.
Hangi üreticiden?
Maliyetleri zorlamasına rağmen dayanmaya çalışan veya talep ettiği oranda bu isteği kabul görmediği için siparişi eksik gönderen üreticiden…
Yani bu formatın ‘peki, bizde varız’ demesi için sınırlı sayıdaki ürünle, tedarikçiyi ikna edip gerçekçi indirimlere ulaşması çok zorlu yoldur.
Bir maliyet unsuru olan, “enerji fiyatlarında yıl başına kadar zam yok” açıklaması da kulağa hoş geliyor.
Ancak detaya inince;
1 Ağustosta doğal gaza yüzde 9, elektriğe yüzde 9.5,
1 Eylülde doğal gaza yüzde 9, elektriğe yüzde 15
1 Ekimde doğal gaza yüzde 9, elektriğe yüzde 9 zam geldiğini görüyoruz.
Yani son üç ayda birleşik olarak doğal gaza yüzde 30, elektriğe yüzde 37 oranında zam yapılmış zaten. Üstelik normalde elektrik fiyatları için üç ayda bir tarife yenileyen EPDK üst üste 3 ay zam yapmış.
Yıl sonuna kadar zam yapılmaması vatandaşın ve işletmelerin yükünü hafifletmez. Oysa geri gelen kura göre indirim yapılması daha uygun düşmez mi?
Sonuç olarak; enflasyonla mücadele ekonomik kararlarla ve kısa bir takvim içindeki uygulamalarla kazanılır. Örneğin sıkı para ve maliye politikalarıyla…
Krizlerin gerçek sebeplerini bulup iyileştirmeden, yapısal reformları hayata geçirmeden, ithalatı azaltıp kendi kaynaklarımızla üretim seferberliğine geçmeden, israftan vazgeçip tasarrufa yönelmeden bu hamleler yeterli olamaz.
Söz uçar, geride icraat kalır. Netice de ancak böyle alınır.
Ercüment Tunçalp
Perakende Uzmanı
ercumenttuncalp@yahoo.com
-
0
-
0
-
0
-
0
-
0
- 0 Yorum
-
Yorumu Gönder